Baş Ağrısı ve Tedavileri

Baş ağrıları şiddet ve sıklıklarına göre insanların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilirler. Sık ve şiddetli baş ağrısı çeken çoğu insan günlük işlerini yapmakta zorlanmakta, iş yaşamları, aile yaşamları ve sosyal yaşamları olumsuz etkilenmektedir. Bazı durumlarda ise baş ağrıları, yaşamı tehdit eden ciddi bir hastalığın ilk habercisi de olabilmektedir.

Baş Ağrısının Nedenleri

İnsanların yaşadığı tüm baş ağrılarının büyük çoğunluğu, beynin kendi ürettiği ‘primer’ bir başka deyişle ‘birincil’ baş ağrılarıdır ve tüm baş ağrılarının %90′ ını oluşturur.

Baş ağrılarının daha az bir kısmı ise acil tıbbi müdahale gerektirebilen, insan yaşamını tehdit edebilen, beyin tümörleri, beyin damar hastalıkları gibi pek çok duruma bağlı olarak ortaya çıkabilen ‘sekonder’ yani ‘ikincil’ baş ağrılarıdır.

Bu nedenle ister yeni başlamış olsun, ister kronik olsun tüm baş ağrıları hastadan alınan detaylı hastalık öyküsü (anamnez) ile baş ağrısına eşlik eden bulantı, kusma, ışık-ses hassasiyeti, kusma gibi belirtiler, nörolojik bulgularla ve diğer fiziksel bulgularla birlikte özenle değerlendirilmelidir. Ancak böylelikle baş ağrısının nedeni belirlenebilir ve uygun tedaviler uygulanabilir.

BAŞ AĞRISI

Hayatı boyunca hiç baş ağrısı yaşamayan var mıdır ? Bu yazıyı okuyup da bu soruya ‘evet’ yanıtı veren yok gibidir. Çünkü hemen her insan, yaşamı boyunca bir defa dahi olsa baş ağrısı ile karşılaşmıştır.
Bu nedenle, baş ağrısı öyle ya da böyle, az ya da çok, her bireyi ilgilendiren önemli bir sağlık sorunudur.
Baş ağrısını, başın tamamında ya da belli bir kısmında, zonklayıcı, batıcı, oyucu ya da sıkıştırıcı nitelikte ortaya çıkabilen ve rahatsızlık veren bir durum olarak tanımlayabiliriz.

Baş ağrıları şiddet ve sıklıklarına göre insanların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilirler. Sık ve şiddetli baş ağrısı çeken çoğu insan günlük işlerini yapmakta zorlanmakta, iş yaşamları, aile yaşamları ve sosyal yaşamları olumsuz etkilenmektedir. Bazı durumlarda ise baş ağrıları, yaşamı tehdit eden ciddi bir hastalığın ilk habercisi de olabilmektedir.

Baş Ağrısının Nedenleri

İnsanların yaşadığı tüm baş ağrılarının büyük çoğunluğu, beynin kendi ürettiği ‘primer’ bir başka deyişle ‘birincil’ baş ağrılarıdır ve tüm baş ağrılarının %90′ ını oluşturur.

Baş ağrılarının daha az bir kısmı ise acil tıbbi müdahale gerektirebilen, insan yaşamını tehdit edebilen, beyin tümörleri, beyin damar hastalıkları gibi pek çok duruma bağlı olarak ortaya çıkabilen ‘sekonder’ yani ‘ikincil’ baş ağrılarıdır.

Bu nedenle ister yeni başlamış olsun, ister kronik olsun tüm baş ağrıları hastadan alınan detaylı hastalık öyküsü (anamnez) ile baş ağrısına eşlik eden bulantı, kusma, ışık-ses hassasiyeti, kusma gibi belirtiler, nörolojik bulgularla ve diğer fiziksel bulgularla birlikte özenle değerlendirilmelidir. Ancak böylelikle baş ağrısının nedeni belirlenebilir ve uygun tedaviler uygulanabilir.

Baş Ağrısı Tanısında ve Ayırıcı Tanısında Hangi Tetkikleri Kullanıyoruz?

Baş ağrısı ile baş vuran her hastada, hekimin ilk ayırt etmeye çalıştığı husus, ağrının beynin ürettiği ‘primer’ bir baş ağrısı mı yoksa beyindeki ya da vücuttaki başka bir hastalıktan kaynaklanan ‘sekonder’ bir baş ağrısı mı olduğudur!
Bu ayrımı yapmanın en güvenilir yolu baş ağrısının özelliklerini iyi sorgulamak, detaylı bir nörolojik ve fiziksel muayene yapmaktır.

Baş ağrısı;

– Yeni başlayan ve çok şiddetli bir baş ağrısı ise
– Hasta ‘hayatımın en şiddetli baş ağrısı’ tanımını yapıyorsa
– Dirençli kusmalar eşlik ediyorsa
– Pozisyonla (ayakta ya da yatarken) ortaya çıkıyor ya da artıyorsa
– Fiziksel aktivite, öksürme, ıkınma ile ortaya çıkmışsa
– Son 6 ayda başlamış ve tedaviye rağmen devam eden baş ağrısı ise
– Gebelikte ya da doğumdan sonra ortaya çıkmışsa
– Elli yaşın üstünde ve on yaşın altında başlamışsa
– Çocuk hastalarda, özellikle ense bölgesinde ağrı varsa
– Hastada kanser ya da başka bir hastalık tanısı koyulmuşsa
– Bazı nörolojik ve fiziksel muayene bulguları saptanmışsa ikincil baş ağrıları düşünülmelidir.

Bu durumda MR, tomografi gibi nörolojik görüntüleme yöntemlerinin ve diğer laboratuvar incelemerinin tanı koymakta oldukça önemli rolü olacaktır.
Eğer baş ağrısının özellikleri ikincil baş ağrılarını düşündürmüyorsa ve muayene bulguları da normal ise ‘birincil’ baş ağrıları düşünülür.
Birincil baş ağrılarının tanısı tamamen hastadan alınan anamneze (hastalığın hikayesi) dayanarak koyulur. Gerilim tipi baş ağrısı, migren, küme baş ağrısı gibi baş ağrıları birincil baş ağrılarının en sık görülen örneklerdir.
Birincil baş ağrıları, uluslararası kabul görmüş bir sınıflandırmaya göre onlarca başlık altında sınıflandırılmıştır. Onlarca başlık altında sınıflandırılmış bu baş ağrılarına MR, tomografi ya da kan tahlili ile değil, tamamen baş ağrısının özelliklerine (ağrının tipi,yeri, süresi, eşlik eden belirtiler vs. gibi) göre tanı koyulur.
Birincil baş ağrılarını doğru tanımlamak oldukça önemlidir. Çünkü her bir baş ağrısı tipinin tedavisi birbirinden tamamen farklı olabilmektedir.

Nörolojik görüntüleme yöntemleri ve diğer laboratuvar incelemeleri; baş ağrısı özelliklerinin sekonder baş ağrılarını düşündürdüğü durumlar ile nörolojik ve fiziksel muayenenin anormal olduğu durumlarda yapılmalıdır.

Baş ağrısının bir başka nedene bağlı (sekonder baş ağrısı) olduğu düşünülüyorsa;

– Bilgisayarlı Beyin Tomografisi (BBT),
– Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG),
– Serebral Anjiografi,
– MRG Venografi,
– Doppler Ultrasonografi,
– Elektroensefalografi (EEG),
– Lomber Ponksiyon (LP) ve Beyin Omurilik Sıvısı (BOS) incelemeleri,
– Temporal atar damar biyopsisi,
– Sedimentasyon, CRP gibi biyokimyasal incelemeler,
– Sinüs grafisi gibi inceleme yöntemleri kullanılabilir.

SOĞUK UYARISI BAŞ AĞRISI

Adından da anlaşılacağı gibi soğuk uyaranlar ile ortaya çıkan baş ağrılarıdır.
Başa dışarıdan soğuk uygulanması, soğuk havaya maruz kalmak, soğuk suya dalmak, dondurma gibi soğuk bir şeyin yenilmesi ya da solunması ile ortaya çıkar.
Çoğu zaman tek taraflıdır.
Özellikle alında ve göz arkasında yoğun olmak üzere, şakaklarda da olabilen, kısa süreli saplanıcı baş ağrılarıdır.
Ağrılar kısa sürüp geçtiği için günlük yaşam aktivitelerini pek kısıtlamaz.
Erişkinlerde sık görülebildiği gibi, çocuklarda da görülebilir.
Migreni olan bireylerde de soğuk uyaran ile tetiklenen baş ağrıları sıkça karşımıza çıkabilir.

TEDAVİ

Özgün bir tedavisi yoktur.
Tek başına soğuk uyaranlardan (dondurma, soğuk içecek ve yiyecekler ile soğuk hava vd.) sakınmak dahi ağrıları önlemek için yeterli olacaktır.

GERİLİM TİPİ BAŞ AĞRISI

Gerilim baş ağrısı en sık görülen baş ağrısı tipidir.
Geçmişte, kas kasılması baş ağrısı, stres baş ağrısı, psikojenik baş ağrısı gibi isimlerle anılmaktaydı.
Migrenden farklı olarak, zonklayıcı olmayıp, genelde baskı hissi, sıkışma hissi, kafada doluluk, baş ve boyunda ağırlık hissi veya mengene ile sıkılma hissi şeklinde tanımlanır.
Genellikle iki taraflıdır. Alın bölgesinde, başın arkası ve ense bölgesinde olabileceği gibi, aynı anda başın tamamında da olabilir.
Migrende olduğu gibi bulantı kusma eşlik etmez, fiziksel aktivite ile artmaz.
Ağrı kısa sürmez. Günlerce sürebilir (30 dakika ile 7 gün arasında değişebilir).
Genellikle günlük aktiviteleri yapmayı engellemez.
Özellikle öğleden sonra ve akşama doğru biraz daha kötüleşir.
Stres, gerilim, yorgunluk, gürültü, uykusuzluk, açlık, adet görme gibi etmenler gerilim tipi baş ağrısını tetikleyebilir ya da şiddetlendirebilir.
Yine bazı gerilim tipi baş ağrılı hastalarda çene eklemi ile ilgili sorunlar ve boyun ağrıları görülebilir.
Genellikle yirmili yaşlarda başlar. Orta yaşlarda daha sık görülürken, yaşla birlikte görülme sıklığı azalır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür.
Gerilim baş ağrısı yaşayan hastaların baş ağrısı sıklıkları az ise genellikle hekime baş vurmazlar ve ağrı kesicilere baş vurarak çözüm bulmaya çalışırlar.
Ancak sık gerilim baş ağrısı yaşayan (ayda 1 ile 15 gün) hastalar ya da kronikleşmiş (son 3 ayda, ayda 15 günden çok) gerilim bağ ağrılı hastalar, günlük yaşamlarının olumsuz etkilenmesi nedeni ile hekime başvururlar.
Gerilim baş ağrılı hastaların muayenesinde, alın, şakaklar, çene, boyun ve omuz kaslarında hassas tetik noktalar saptanabilir. Bu kaslarda saptanan gergin tetik noktalara elle, orta düzeyde basınç uygulandığında hassasiyetin elektrik hissi gibi bir hisle yayıldığı ve başka bir bölgeye yansıdığı saptanabilir.
Bu tetik noktalar ağrıyı ve hassasiyeti arttırıcı bazı inflamatuvar maddelerin salınımına neden olur.Bu kafa çevresindeki kasların içerisindeki sinir uçlarının hassaslaşmasına ve uyarılmasına neden olarak daha sık baş ağrısı oluşumuna neden olur.
Bir başka deyişle, baş, çene, boyun ve omuz kaslarında hassas tetik noktaları olan gerilim baş ağrılı bireylerin baş ağrıları daha sıklaşmakta ya da kronikleşebilmektedir.
Bu nedenle gerilim baş ağrısı yaşayan bireylerde tetik noktaların saptanması ve bu noktaların girişimsel yöntemlerle yok edilmesi tedavi açısından oldukça önemlidir.
Ayrıca gerilim baş ağrısı olan hastalarda çene eklemi sorunları, diş sorunları ve diş sıkma sorunlarının sık olduğu ve baş ağrısı sıklığını arttırdığı unutulmamalıdır.
Özellikle uyku apnesi ve hipertansiyon hastalarında, sabah saatlerinde ortaya çıkan baş ağrılarını gerilim tipi baş ağrılarını taklit edebilirler.
Bu nedenle, düzenli tansiyon ölçümleri ile hipertanisyon olup olmadığı takip edilmeli, uykuda horlama, uykuda nefes durması ve gündüz aşırı uykululuk gibi uyku apnesini düşündürecek yakınmaların olup olmadığı mutlaka sorgulanmalıdır.
Gerilim tipi baş ağrılı hastalarda kaygı bozuklukları (anksiyete) ve depresyon gibi psikiyatrik sorunların varlığı da sık görülür.Bu nedenle, gerilim baş ağrılı hastalarda kısa da olsa, psikiyatrik değerlendirme tedavinin planlanmasında oldukça önemlidir.
Tüm bu durumların dışında, özellikle kronik gerilim tipi baş ağrısı olan hastalarda ‘fibromiyalji’ de oldukça sık görülür. Fibromiyalji, sıklıkla kadınlarda görülen ve tüm vücutta yaygın kas ağrısı ve hassasiyet ile seyreden kronik bir hastalıktır. Fibromiyalji yaşayan bireylerde, baş ağrısının yanısıra uyku bozuklukları, yorgunluk, kaygı, depresyon, unutkanlık, sabah katılığı, yaygın vücut ağrıları ve uyuşmaları gibi belirtiler görülebilir.

Sonuç olarak bir çok hastalık gerilim tipi baş ağrısına benzer bir baş ağrısı tablosu ile ortaya çıkabilir.
Bu nedenle, bir kişideki baş ağrısı gerilim tipi baş ağrısı özelliklerini taşısa bile, eğer hastanın hikayesinde, muayenesinde, ağrı özelliklerinde kuşkulu durumlar var ise beyin görüntüleme yöntemlerine ve ileri incelemelere baş vurmak gerekebilir.

Gerilim Baş Ağrısını Neler Tetikler ?

Migren baş ağrısında olduğu gibi, gerilim baş ağrısının da tetikleyicileri vardır.
Stres, psikolojik sorunlar, depresif ve kaygılı duygu durumu, uykusuzluk ya da çok uyumak, aşırı kafein alımı, düzensiz beslenme, ağır egzersiz, sıvısız kalma ya da az sıvı alma, adet dönemi ve adet düzensizlikleri ve aşırı ağrı kesici ilaç alımı gibi etmenler tetikleyiciler arasında sayılabilir.
İster gerilim tipi baş ağrısı için, isterse de migren tipi baş ağrısı için olsun, ağrı kesicileri sık kullanmak (triptan ve kombine ağrı kesiciler için ayda 10’dan, basit ağrı kesiciler için ayda 15’ten fazla) baş ağrısını kronik günlük ve süreğen hale getirebilir.
Tetikleyicilerden ve ağrı kesici aşırı kullanımından uzak durmak gerilim tipi baş ağrılarının çoğu kez önüne geçmektedir.
Tersi durumda ise gerilim baş ağrısı sıklığı giderek artmakta ayrıca baş ağrısının kronik hale gelmesine neden olabilmektedir.
Bu saydığımız tetikleyiciler dışında, horlama, obezite gibi rahatsızlıkların da gerilim baş ağrısının kronikleşmesine neden olabileceği unutulmamalıdır.

TEDAVİ

Gerilim tipi baş ağrısında tedavi, ilaç tedavileri ve ilaç dışı tedavi yöntemleri olarak kabaca ikiye ayrılabilir. İlaç tedavileri de akut atağı gideren tedaviler ve koruyucu tedaviler olarak ayrılabilir.

1.Akut Atak Tedavileri

Baş ağrısı atakları sırasında, ağrı atağını atlatmak amacı ile kullanılır.Hepimizin bildiği ve günlük yaşamda pek çok nedenle sıkça kullandığı basit ağrı kesiciler bu amaçla sıklıkla kullanılırlar.
Migren tedavisinde kullanılan triptan grubu ilaçların ve kas gevşeticilerin gerilim tipi baş ağrısı ataklarını tedavi etme özelliği yoktur.
Hangi hastada, hangi ağrı kesicinin, hangi dozda ve sıklıkta kullanılacağı kişiden kişiye değişir. Ayrıca bilinçsiz ve sık ağrı kesici kullanımı yan etkileri nedeni ile başka organlara zarar verebileceği gibi, bir süre sonar baş ağrısını kronik ve günlük hale getirebilir! Bu nedenle hekim görüşü olmadan, gelişigüzel ağrı kesici kullanmamak gerekir.

2. Koruyucu Tedaviler

Baş ağrısı sık olarak ortaya çıkmaya başladıysa ya da sosyal yaşamı ciddi olarak etkiliyorsa koruyucu tedaviler düşnülmelidir.
Koruyucu tedavinin amacı, baş ağrısı ataklarının sıklığını, şiddetini ve süresini azaltmaktır.Ayrıca zamanında, doğru koruyucu tedavileri, yeterli süre ve dozda kullanmak baş ağrısının kronikleşmesinin ve ağrı kesici aşırı kullanımının da önüne geçilmesini sağlayacaktır.
Baş ağrısında hangi hastaya, hangi koruyucu tedavinin, hangi doz ve sürede uygulanacağı kişiye göre değişeceğinden, koruyucu tedavi mutlaka hekim tarafından başlanılmalıdır.
Koruyucu tedavide antidepresanlar başta olmak üzere, santral etkili kas gevşeticiler, tranklizanlar, bazı antikonvulzan ilaçlar ve melatonin kullanılabilir.

3.İlaç Dışı Tedaviler

Yaşam tarzı değişiklikleri, hastalığı kontrol altına alabilecek bazı tekniklerin uygulanmasının yanısıra, ilaç tedavilerine direnç gösteren ya da tolere edemeyen hastalarda tercih edilebilecek etkili ve güvenilir bazı tedavi seçenekleridir.
Bu yöntemleri kabaca şöyle listeleyebiliriz.

A.b.Yaşam şeklinin düzenlenmesi ve hastalık hakkında bilinçlenme
– Düzenli uyku ve beslenme
– Egzersiz
– Rahatlama egzersizleri
– Postur düzenlenmesi

B. Tetikleyicilerin farkında olma ve kaçınma
C. EMG-Biyofeedback
D. Bilişsel -davranışsal tedaviler (BDT) Psikolojik destek, kaygıların giderilmesi
E. Fizik tedavi
F. Kuru İğne Tedavisi
G. Tetik nokta enjeksiyonları
H. TENS (transkutanöz elektriksel sinir stimülasyonu)

KÜME BAŞ AĞRISI

Gerilim baş ağrısı ve migrene göre daha az görülen bir baş ağrısı tipidir.
Erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür.
Küme baş ağrısı, çok eski zamanlardan bu yana bilinmesine ve tipik klinik özellikler taşıyan bir baş ağrısı olmasına karşın, başka tipte baş ağrıları ile karıştırılabilir ve hastalar tanı almakta gecikebilirler.
Hem çocuklarda hem de erişkinlerde görülebilir.
En sık görülme yaşı yirmili otuzlu yaşlar arasıdır.
Baş ağrısı tek taraflı ve hep aynı tarafta olma eğilimindedir.
Küme baş ağrısı özellikle göz çevresinde başlar. Nadiren de şakaklar, alın, çene, boyun ve boğaza yayılabilir. Küme baş ağrısı çeken bireyler gözde, göz çevresinde, göz arkasında çok şiddetli bir ağrı tanımlarlar.
Öyle ki küme baş ağrısı çeken kadın hastalar doğum ağrısından daha şiddetli olduğunu söylerler!
Baş ağrısı batıcı, oyucu, yanıcı ve yakıcı nitelikte olabilir.
Aniden başlayıp aniden sonlanır.
En az 15 dakika, en çok 3 saat sürer. Ortalama 45-90 dakika sürer.
Küme baş ağrısı çeken hastalar baş ağrısı atakları sırasında, ağrının şiddeti nedeni ile yerinde duramaz, oturamaz, yatamazlar.
Baş ağrısı atakları öncesinde, migren hastalarında olduğu gibi, esneme, yorgunluk hissi, bulantı, kusma, ışıktan ve sesten rahatsız olma gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Bu baş ağrılarına ‘KÜME’ isminin verilmesinin nedeni, aynı hastada, yılın aynı ayında, aynı mevsimde (özellikle ilkbaharda ve sonbaharda) ya da aynı aylarda ortaya çıkmasıdır.
Bir başka deyişle, baş ağrısı ataklarının yılın belirli zamanlarına ‘kümelenmesidir’.
Küme baş ağrısı atakları yılda birkaç kez tekrar edebileceği gibi, 5 yılda bir de gelebilir.
Baş ağrısı atakları dönemi 1 ila 3 ay kadar sürebilir. Bu zaman zarfında, yani küme periyodu boyunca gün aşrı bir ataktan, günde 7-8 atağa kadar değişen sayıda baş ağrısı atağı olabilir.
Baş ağrıları, kurulmuş bir çalar saat gibi, genellikle günün hep aynı saatinde ortaya çıkabilir.
Baş ağrısı ile birlikte, ağrının olduğu taraftaki gözde yaşarma, kanlanma ve kızarıklık olur.
Yine ağrının olduğu tarafta, burun tıkanıklığı, burun akıntısı ile birlikte göz kapağında düşüklük ve göz bebeğinde küçülme belirtileri ortaya çıkabilir.
Küme baş ağrısının çeşitli tetikleyicileri vardır.
Alkol bunların en belirgin olanı denilebilir. Özellikle küme dönemi içindeki bir küme baş ağrısı hastası alkol alırsa hemen sonra ya da en geç 1 saat içinde ağrı ortaya çıkabilir.
Alkol dışında, sigara kullanımı, uyku apnesi, gündüz uyumak, ağır eğersiz, hava sıcaklığının artışı ve yüksek rakım gibi etmenlerin de tetikleyici olabildiği bilinmektedir .
Küme baş ağrısı hastalarının %80-90’ında baş ağrısı atakları ‘epizodik’ formdadır.
Ancak küme baş ağrısı çeken hastaların, küme dönemleri arasında tam bir iyilik hali olmuyorsa, ya da 1 yıl içerisinde bir aydan daha kısa sürelerle küme baş ağrısı atakları ortaya çıkıyorsa ‘kronik’ küme baş ağrısından söz edilebilir.

Ayırıcı Tanı

Küme baş ağrısı, tipik klinik özellikler ve belirtiler sergilemesi nedeni ile kolaylıkla tanı konulabilen bir baş ağrısı tipidir.
Migren ile benzer özellikleri olsa da dikkatli bir ağrı sorgulaması ve muayene ile ayırımı kolaylıkla yapılabilir.
Küme baş ağrılarının gece gelebilmesi ‘Hipnik Baş Ağrısı’ ile karışmasına neden olabilir.
Ağrının göz çevresinde, göz arkasında ve yüzde batıcı ve oyucu olarak ortaya çıkması ‘Trigeminal Nevralji’ ile ayırt edilmesini zorlaştırabilir.
Yine tek taraflı, gözde yaşarma, göz kızarıklığı gibi belirtilerle ortaya çıkan ve nadir görülen bazı baş ağrıları (Hemikraniya Kontinua, Paroksismal Hemikrania, SUNCT vd. gibi) ayırmak ise çok zor olabilir. Böyle durumlarda ağrının gün içindeki sıklığına, sayısına ve bazen de tedaviye yanıtına (indometazin yanıtı) göre tanı koymak mümkün olabilmektedir.
Tüm bunların dışında beyin, beyin damarları ve kafa içindeki diğer yapılara ilişkin bir çok patolojinin de (anevrizma, arteriovenöz malformasyon, tümörler, enfeksiyonlar vd.) tıpkı küme baş ağrısı gibi ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır! Bu nedenle küme baş ağrısı düşünülen hastalarda mutlaka beyin görüntüleme yapıldığı gibi, en ufak bir kuşkuda ileri radyolojik incelemeleri yapmaktan kaçınmamalıdır.
Küme periyodunun özelliğine göre KBA, epizodik ve kronik olarak iki alt gruba ayrılmıştır. Hastaların %80- 90 gibi büyük çoğunluğunu epizodik KBA (EKBA) olguları oluşturur. Bu hastalarda bir hafta , bir yıl sürebilen ağrılı dönemler, bir ay ya da daha uzun süren iyileşme periyotlarıyla birbirinden ayrılmıştır. Küme dönemleri genellikle birkaç hafta, birkaç ay sürer. Arada iyileşme olmaksızın ya da bir aydan daha kısa iyileşmelerle birlikte en az bir yıl süren ağrıları olan hastalar kronik KBA (KKBA) olgularını oluşturur. Tüm KBA hastalarının yalnızca %10-20’si KKBA olgularıdır.

TEDAVİ

Küme baş ağrısında tedavi;
1.Tetikleyici etmenleri tanımak ve uzak durmak
2.Baş ağrısı atak tedavileri
3.Baş ağrısı ataklarını önleyici (profilaktik) tedaviler
4.Girişimsel ve cerrahi tedaviler olarak özetlenebilir.

1.Tetikleyicileri Tanımak ve Uzak Durmak
Küme baş ağrısı tedavisinde ilk adım, kişinin kendi tetikleyici etmenlerini tanıması, tetikleyicilerden uzak durması ve yaşam tarzını buna göre düzenlemesidir. Özellikle küme baş ağrısı periyotları sırasında ağrıyı tetiklediği bilinen alkol ve sigaranın tüketilmemesi oldukça önemlidir. Yüksek irtifadan kaçınmak, kirli havadan uzak durmak, serin yerleri tercih etmek, gündüz uykularından kaçınmak da atakların önlenmesinde etkili olabilir.

2.Küme Baş Ağrısı Ataklarının Tedavisi
Küme baş ağrısı aniden başlayan, hızla en üst seviyeye ulaşan, çok şiddetli baş ağrıları olduğu için atak sırasına burundan, damardan, kas içinde ya da cilt altından hızla kana karışıp etki edecek ilaçlar tercih edilmektedir. Küme baş ağrısı ataklarının tedavisinde en etkili yöntemlerde birisi hastaya oksijen solutulmasıdır. Uygun bir yüz maskesi ile yeterli süre ve dozda oksijen solutulması hastaların üçte ikisinde küme baş ağrısı ataklarını azaltmakta ya da durdurmaktadır. Etkinliğinin yanı sıra, ayrıca yan etkisinin olmaması ve gün içinde birden çok kez verilebilmesi de küme baş ağrısı ataklarının tedavisinde sık tercih edilme sebebidir.
Ancak aniden başlayan ve hızla şiddetlenen küme baş ağrısı atakları için oksijen uygulamasına ulaşabilmek hastalar için çok da kolay olmayabilir.
Küme baş ağrısı ataklarının tedavisinde migren tedavisinde sıkça kulanılan ‘triptan’ grubu ilaçlar da etkilidir. Özellikle cilt altına ve burun içine uygulanan triptanlar öncelikle tercih edilir.
Küme baş ağrısı ataklarının tedavisinde ağızdan alınan klasik ağrı kesicilerin ise yeri yoktur.
Ayrıca atak sırasında, her iki burun içine anestezik ilaç uygulamalarının (lidokainli solüsyonlar, sfenopalatin blok ) yapılması da giderek tercih edilmeye başlanan tedavi yöntemleridir.

3.Küme Baş Ağrısında Koruyucu Tedaviler
Küme baş ağrısı tedavisinde kısa süreli ve uzun süreli kullanılabilen bir çok koruyucu tedavi seçenekleri bulunmaktadır.
Kortizon ve ergo preparatları gibi ilaçlar, hastanın atak özelliklerine göre birkaç haftayı geçmeyecek şekilde uygulanabilmektedir. Bu ilaçları kesinlikle uzun süreli kullanmamak gerekir.
Küme baş ağrılarının koruyucu tedavisinde uzun süreli tedavi gerekiyorsa kalp hastalıkların tedavisinde, epilepsi tedavisinde ve duydu durum bozuklukları tedavisinde de kullanılan verapamil, topiramat, valproik asit, gabapentin, melatonin ve lityum gibi ilaçlar kullanılmaktadır.
Uzun süreli koruyucu tedavi seçimi hastanın baş ağrısının klinik özellikleri, ek hastalığının olup olmaması gibi bir çok değişken göz önünde bulundurarak yapılır. Küme baş ağrısı koruyucu tedavisinde kullanılan ilaçlar doğru seçilmezse baş ağrısının tedavisinde etkisiz olabileceği gibi, ciddi yan etkilere de yol açabilirler. Bu nedenle, hangi koruyucu ilacın, hangi hastada, ne zaman, nasıl, ne dozda ve ne sürede kullanılacağını belirlemek ancak bir nöroloji uzmanının karar verebileceği bir durumdur.

4.Girişimsel Tedaviler ve Nöromodulasyon Tedavileri
İlaca dirençli, kronik ya da ataklarla gelen küme baş ağrısı tedavisinde sinir blokajları ve nöromodülasyon yöntemleri kullanılabilir.

Sinir Blokaj Tedavisi (GON Blokajı, Sfenopalatin Blokaj)
Küme baş ağrısının köken aldığı baş ağrısı merkezinden doğrudan çıkan ve kafatasını alt arka kısmından terk eden büyük oksipital sinirin, çeşitli ilaçların sinirin çevresine enjekte edilmesi ile bloke edilerek, ağrının durdurulması ya da önlenmesi esasına dayanan girişimsel bir tedavi yöntemidir.
Küme baş ağrısı tedavisinde yapılan GON Blokajı uygulamalarında lokal anesteziklerle birlikte steroid kombinasyonu kullanımının daha etkili olduğu gösterilmiştir.
Uygulamaya steroid eklenmesi, GON blokajının etkisinin haftalarca sürmesine neden olmaktadır. Böylece yılın belli dönemlerinde gelen ve birkaç ay sürebilen Küme Baş Ağrısı periyotlarının ağrısız geçmesi sağlanabilmektedir. Tek doz uygulamanın dahi, 72 saat içinde etkisinin başladığı ve bu etkinin haftalarca sürdüğünü gösteren klinik çalışmalar bulunmaktadır.
Ayrıca küme baş ağrısı atakları sırasında lidokainli bir aparat ile burundan girilerek sfenoplatin gangliona blokaj yapılabilir.

Nöromodulasyon Tedavileri
Küme baş ağrısı tedavisinde son yıllarda gündeme giren yeni tedavi yöntemlerindendir.
2016 yılında Amerika Baş Ağrısı Derneği, küme baş ağrısı atakları sırasında, sinirleri uyaran özel cihazlarla yapılan Sfenopalatin Ganglion uyarımı yöntemini etkili kabul etmiş ve önerileri arasında yer vermiştir.
Özellikle ilaca dirençli ve kronik hale gelmiş küme baş ağrısı ataklarının tedavisinde de, Büyük Oksipital Sinir (GON) uyarımının oldukça etkili olduğu gösterilmiştir.
Yine dirençli, tüm tedavi uygulamalarına yanıtsız kronik küme baş ağrısı olgularında ‘hipotalamik derin beyin stimülasyonu’ gibi teknikler de yeni tedavi yöntemleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

TRİGEMİNAL NEVRALJİ

Çok eskiden bu yana bilinmesine rağmen, klinik özellikleri nedeniyle genelde hastaların önce diş hekimlerine başvurdukları, gereksiz diş çekimi yaptırabildikleri ve tanı almakta güçlük çekebildikleri bir ağrı türüdür. Vücutta beşinci sinir olarak adlandırılan ‘trigeminal’ sinirin dağıldığı üst çene, alt çene ve göz bölgesinde görülen, çok kısa süreli (saniyeler ya da en fazla 2 dakika), batıcı, keskin, çakma ve elektriklenme şeklinde nevraljik ağrılardır.
Bu ağrılar konuşma, dokunma ve soğuk ile tetiklenebilir.
Genelde tek taraflıdır. Yıllar ilerledikçe diğer tarafa geçebilir.
Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülür.
Trigeminal nevralji tanısı genellikle ağrının özelliklerinin belirlenmesi ve nörolojik muayene ile koyulur. Ancak bazen, trigeminal sinire bası yaparak, trigeminal nevralji benzeri belirtilere yol açan damarsal oluşumlar söz konusu olabilir. Böyle durumlarda, tanının koyulması ve ayırıcı tanı yapılabilmesi için, beyin ve beyin damarlarının görüntülenmesi gerekebilir.
Ayrıca multipl skleroz (MS), beyin sapı tümörleri, beyin sapı damar dolaşım bozuklukları gibi durumlarda da trigeminal nevralji benzeri belirtilerin ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.

Tedavi Trigeminal nevraljide tedavi ilaç tedavisi, girişimsel tedaviler ve cerrahi tedaviler olarak kabaca üç gruba ayrılabilir.

1.İlaç Tedavisi
Günümüzde, trigeminal nevralji tedavisinde ilk tercih ilaç tedavisidir.
İlaç tedavisinde de ilk tercih aslında epilepsi tedavisinde kullanılan karbamazepindir. Ayrıca diğer antiepileptikler olan okskarbazepin, lamotrijin, fenitoin, valproik asit, topiramat, gabapentin, pregabalin, klonazepam gibi ilaçlar da kullanılabilir.
Sınırlayıcı yan etkilerine karşın pimozid ve baklofen gibi ilaçlar da diğer seçenekler arasında sayılabilir.

2. İlaç Dışı Tedaviler
Uygun ilaçların, yeterli doz ve sürede kullanılmasına rağmen yanıt alınamayan ya da zamanla tedaviye direnç gelişen hastalarda ‘girişimsel tedavi yöntemleri’ ve ‘cerrahi tedavi seçenekleri’ düşünülebilir.
Girişimsel ve cerrahi yöntemlerinin hangisinin, kime, ne zaman uygulanması gerektiği uzmanlık gerektiren ve bazen birden çok branştan hekimin ortak karar vermesi gereken bir durumdur.

A. Girişimsel Tedavi Seçenekleri
– Sinir Blokları (Supraorbital, İnfraorbital, Submental ve Oksipital bloklar)
– Periferik sinir kriyoablasyonu
– Gasser ganglionu gliserol uygulanması
– Gasser ganglion radyofrekans termokoagülasyonu
– Gasser ganglion balon mikrokompresyonu olarak sıralanabilir..

B. Cerrahi Tedavi Seçenekleri
– Mikrovasküler dekompresyon
– Parsiyel rizotomi ve nükleotomi
– Gama knife cerrahisi gibi cerrahi yöntemlerdir.

İLAÇ AŞIRI KULLANIM BAŞAĞRISI

İlaç aşırı kullanım baş ağrısı (İAKB), migren tipi baş ağrısı olan bireyler başta olmak üzere, gerilim tipi ya da küme tipi baş ağrısı gibi baş ağrıları olan bireylerin, ağrı kesicileri aşırı kullanması ile birlikte, yeni bir baş ağrısı tipinin ortaya çıkması ya da önceki baş ağrısının belirgin olarak kötüleşmesi durumudur. Bu hastalarda ayın en az yarısı baş ağrılı geçmeye başlar.
Ağrı kesicinin aşırı kullanılmasından kasıt;
Baş ağrısı için, en az 3 aydır, basit ağrı kesicilerin (parasetamol,asatilsalisilik asit, naproksen,indometazin vb.) ayda 15 günden fazla,
Kafein ya da kodeinle kombine edilmiş ağrı kesiciler, opioidler, triptanlar ve ergotaminler gibi ilaçların ayda 10 günden fazla alınmasıdır.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için şöyle bir örnek verebiliriz;
Ayda 3-4 kez orta ya da şiddetli migren baş ağrısı atağı geçiren bir hasta düşünelim.
Atak tedavileri sırasında, atak şiddetine uygun bir migren tedavisi almadığı için, ya da zamanında doğru koruyucu tedaviler başlanmadığı için atak sıklığı, şiddeti ve süresi giderek artacaktır.
Bu durum, her atakta daha çok sayıda ağrı kesici alınmasına neden olacaktır. Hatta daha çok ağrı kesici alınmasına rağmen, ağrı kesicilerin baş ağrısı ataklarına olan etkisi giderek daha da azalmaya başlayacaktır.
Böyle bir migren hastasında, zaman içerisinde baş ağrısının şekli değişmeye başlayabilir.
Tek taraflı, şiddetli, zonklayıcı ağrılar olarak ortaya çıkan baş ağrıları, daha hafif şiddette, iki taraflı, sıkıştırıcı ve kronik, günlük hale gelebilir. Baş ağrısının kronikleşmesi ile birlikte hastada fiziksel ve zihinsel yorgunluk, dikkat eksikliği, unutkanlık gibi belirtiler de ortaya çıkabilir.
Sonuç olarak hemen her gün baş ağrısı yaşayan böyle bir migren hastasının, sosyal yaşamı, iş yaşamı ve özel yaşamı olumsuz etkilenecektir.
Haftada 3 ya da daha çok ağrı kesici kullanmak zorunda kalacağından, bu ağrı kesicilerin (basit ağrı kesiciler, kafein ya da kodeinle kombine edilmiş ağrı kesiciler, opioidler, triptanlar ve ergotaminler gibi) aşırı alımı nedeniyle mide- barsak sisteminde, kalp damar sisteminde ortaya çıkabilecek yan etkilere maruz kalma riski taşıyacaktır.
Özetle baş ağrısı için aşırı miktarda ağrı kesici kullanmak, baş ağrısını kronik hale getirebilen, tedavisi zorlaştıran, ciddi yan etkilere yol açabilen ve yaşamı olumsuz etkileyebilen önemli bir durumdur.
Baş ağrısı için aşırı ağrı kesici ilaç kullanımının, beyinde baş ağrısı ile ilgili beyin bölgelerinin ve bu bölgelerle ilişkili sinir dokularının uyarılabilirliği ve duyarlılığını arttırdığı, böylece baş ağrısını kronik hale getirdiği düşünülmektedir.
Baş ağrılı hastalarda İAKB ‘nın oluşumundan kaçınmanın en etkili yolu; Baş ağrısı atakları sırasında atak şiddeti dikkate alınarak tedavi düzenlemek ve hastalarda zamanında, etkili koruyucu tedavi planlayarak ağrı kesiciye olan ihtiyacı azaltmaktır.

1. İAKB’ nın tedavisi çok kolay değildir.
2. Öncelikle, hasta İAKB konusunda bilinçlendirilmelidir.
3. Aşırı kullanılan ilaç birden bire ya da kademeli olarak bıraktırılabilir.
4. İlaç bırakımı sırasında arındırma yöntemleri ve geçiş dönemi tedavileri kullanılır.
5. Arındırma tedavisi sırasında ya da sonrasında uygun koruyucu tedaviler başlanmalıdır.
6. İAKB tedavisinde Botulinum toksin uygulaması da oldukça etkili bir tedavi seçeceği olarak düşünülebilir. 7. Tedavi sonrası, yeniden ilaç aşırı kullanımının önlenmesi için hastanın düzenli izlenmesi, bilgilendirilmesi ve baş ağrısı günlüğü tutmaya özendirilmesi gerekmektedir.

UYKU İLE İLİŞKİLİ BAŞ AĞRILARI

UYKU İLE İLİŞKİLİ BAŞ AĞRILARI VE TEDAVİSİ

Baş ağrıları ile uyku ve uyku hastalıkları arasındaki iki yönlü ve karmaşık ilişki hekimler tarafından iyi bilinmektedir.
Baş ağrıları uykuya dalma süresini, uyku derinliğini, uyku kalitesini ve uykunun devamlılığını bozabileceği gibi, uyku bozuklukları da baş ağrıları için tetikleyici bir etken olabilmektedir.
Uykusuzluk ya da aşırı uyumak baş ağrısı ataklarını tetikleyebildiği gibi, sık geçirilen baş ağrısı atakları nedeniyle de uykuya dalma ve uykuyu sürdürme güçlükleri ortaya çıkabilir.
Sabahın erken saatlerinde ya da sabah kalkınca ortaya çıkan baş ağrıları ise uyku yapısını ve kalitesini bozan (tıkayıcı uyku apne sendromu, uykuda hareket bozuklukları, uyku davranış bozuklukları, uyurgezerlik, vs. gibi) birçok ciddi uyku hastalığının habercisi olabilirler!
Sonuç olarak baş ağrıları uyku bozukluklarının artmasına ya da ortaya çıkmasına neden olabileceği gibi, uyku bozuklukları da baş ağrılarına neden olup, var olan baş ağrılarını arttırabilirler!
Bu nedenle; uyku bozuklukları ve baş ağrılarının bu iki yönlü etkileşimi, hastaların yaşam kalitesini düşüren, tanıyı ve tedaviyi güçleştiren, hekim tarafından mutlaka dikkatle sorgulanması gereken bir durumdur!
Ayrıca, uyku bozukluğu olan kişilerde, baş ağrısı görülme sıklığının normal kişilere göre dört kat daha fazla olduğunu düşünürsek, uyku bozuklukları ve baş ağrıları arasındaki ilişkinin önemini daha güçlü bir şekilde kavramış oluruz…

HİPNİK BAŞ AĞRISI (ÇALAR SAAT BAŞ AĞRISI)

Baş ağrısı sadece uykuda ve ‘hep aynı saatte’ ortaya çıkar. Bu nedenle ‘çalar saat baş ağrısı’ olarak da adlandırılır.
Genelde uykuya daldıktan 2-4 saat sonra ortaya çıkar ve hastayı uykudan uyandırır. Hastalarda gündüz baş ağrısı görülmez!
Baş ağrısı atağı en az 15 dakika en çok 3 saat sürebilir.
Hafif ya da orta şiddette, genelde künt ve tüm başa yayılan bir ağrı olabileceği gibi, nadiren migrene benzeyen çok şiddetli ağrılar olarak da ortaya çıkabilir.
En çok 50 yaş üzerinde ve özellikle kadınlarda daha sık görülür.
Yaşla birlikte, beyin sapı ve hipotalamusta ortaya çıkan ağrı kontrolü bozukluğu ile uyku hormonu (melatonin) salınımının azalmasının, hipnik baş ağrısının nedeni olabileceği düşünülmektedir.
Gece uykudan uyandıran baş ağrılarında ‘Hipnik Baş Ağrısı’ dışında; migren, küme baş ağrısı, gece hipertansiyonu, kan şekeri düşmeleri gibi bir çok neden de dikkatle ayırt edilmelidir.
Tedavide (hastadan hastaya değişmekle birlikte) ; lityum, indometasin, kafein, flunarizin, melatonin ve topiramat gibi ilaçlar kullanılmaktadır.

UYKU APNESİ İLE İLİŞKİLİ BAŞ AĞRISI

Sabah uyanma sırasında baş ağrısı yaşayan bireylerde uyku apnesinin sık görüldüğünü, uyku apnesi olan kişilerde de sabah baş ağrılarının çok sık olduğunu gösteren çok sayıda bilimsel veri bulunmaktadır.
Uyku apnesi olan bireylerde, vücudun gece boyunca yeterli oksijenlenememesi, karbondioksit birikimine bağlı olarak beyin kan akımında meydana gelen değişiklikler, kafa içi basıncın artması, solunum çabası nedeniyle oluşan uyanma reaksiyonları ve uyku bütünlüğünün bozulması baş ağrılarının nedeni olabilmektedir.
Sonuç olarak, sabah baş ağrısı olan birinde, hele bir de kilo varsa ‘uyku apne sendromu’ olabileceği mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü uyku apne sendromu toplumda çok sık görülmesine rağmen, sorgulanmadığı için çoğu kez gözden kaçmaktadır.
Bu nedenle sabah baş ağrıları olan hastada horlama ve gece uykuda nefes durması olup olmadığı ile araştırılmalı ve gündüz aşırı uykululuk hali sorgulanmalıdır.
Uyku testi (polisomnografi) ile uyku apnesinin olup olmadığı, varsa ne şiddette olduğu belirlenmelidir.
Uyku apnesi saptanırsa mutlaka tedavi edilmelidir. Uyku apnesinin tedavisi ile cok kısa sürede baş ağrılarının da sonlanması mümkün olabilir.
Uyku apnesinin tedavisi ile hastaların baş ağrısı için gereksiz yere ilaç kullanmalarının önüne geçilebileceği gibi, ayrıca uyku apnesine bağlı hipertansiyon, kalp hastalıkları, inme ve obezite gibi bir çok sorunun da önüne geçilmiş olunur.

DİĞER UYKU BOZUKLUKLARI ve BAŞ AĞRISI

Uykusuzluk baş ağrısına sıkça neden olabilen bir durumdur. Uykuya dalma güçlükleri, sık uyanmalar, uykuyu sürdürememe ya da istenilen saatten erken uyanma uyku yoksunluğuna neden olabilir. Uyku yoksunluğu da daha cok iki taraflı, orta ya da hafif şiddette sıkıştırıcı gerilim tipi baş ağrılarına neden olabilir.

Uykusuzluk dışında;

– Uykuda diş gıcırdatma (Bruksizm)
– Uykuda anormal hareket ve davranışlar(parasomniler)
– Huzursuz bacaklar sendromu ve uykuda periyodik hareket bozukluğu gibi pek çok uyku bozukluğu da uyku kalitesini bozarak baş ağrılarına neden olabilmektedir.

ÇOCUKLUK ÇAĞI BAŞ AĞRILARI

Baş ağrısı, çocuklarda ve ergenlerde, doktora ya da acil servislere başvuruda en sık görülen belirtilerden birisidir.
Çocukluk ve ergenlik çağında ortaya çıkan baş ağrıları, bireylerin okul ve sosyal yaşamlarını olumsuz etkileyerek, günlük aktivitelerden kaçınmalarına neden olabilir.
Bu durum ebeveyn ve öğretmenleri oldukça kaygılandırabilir.
Bu nedenle başı ağrıyan çocuklar, hekime ya da sağlık merkezlerine genelde ‘beyin tümörü’ ya da ‘çok ciddi hastalıklar’ endişesi ile getirilirler.
Çocuk ve ergen baş ağrıları, yetişkinlerde olduğu gibi çoğu kez migren, gerilim tipi baş ağrısı gibi iyi seyirli ve kontrol altına alınabilir nedenlerden olabileceği gibi; gerçekten de tümör, enfeksiyon ve sinir sisteminin yapısal anormallikleri gibi pek çok ciddi nedenlere de bağlı olabilir!
Erişkin baş ağrılarından farklı olarak; çocukluk ve ergenlik çağı baş ağrılarında bütüncül bir yaklaşım göstererek baş ağrısının nedenini doğru belirleyebilmek, tedavi başarısının ve ebeveynlerin kaygılarının giderilebilmesinin en temel şartı sayılabilir.
Baş ağrısı ile başvuran çocuk ve ergenlerde ilk basamak ‘çok detaylı bir öykü’ almaktır. Erişkinlerden farklı olarak ebeveynlerden de öykü alınmalıdır. Hatta gerekirse çocuğun öğretmenine de başvurulmalıdır.
Baş ağrısının başlangıcı, ne kadar sürdüğü, şiddeti, eşlik eden başka belirtileri (bulantı, kusma,vs.), ağrının karakteri çok detaylı olarak sorgulanmalıdır. Ayrıca baş ağrısının ortaya çıkışını kolaylaştıran etmenler (açlık, rüzgar, ışık,vs..) ve psikolojik faktörler belirlenmeye çalışılmalıdır.
Nörolojik ve fizik muayene tam olarak yapılmalıdır. Nörolojik muayene ve fizik muayenede anormal bulgular varsa, baş ağrısına neden olabilecek başka hastalıkları ayırt edebilmek için nörogörüntüleme, EEG, lomber ponksiyon, kan analizleri ve diğer laboratuvar incelemelerinden bazılarını yapmak gerekebilir.

SAPLANICI BAŞ AĞRISI

Eski yıllarda; Keskin Kısa Süreli Baş Ağrısı, Gözde İğnelenme Sendromu, Periyodik Oftalmodini ve Ice – Pick Sendromu gibi isimlerle anılmış bir baş ağrısı türüdür.
Altta yatan başka bir neden olmadan, spontan olarak ortaya çıkan, geçici ve başın belli bir bölgesine lokalize saplanıcı ağrısı olarak tanımlanabilir.
Saplanmaların %80’i, 3 saniyeden daha kısa sürelidir.
Çok nadiren 10-20 saniye sürebilir. Saplanmalar gün içinde bir kez olabileceği gibi, defalarca tekrar edebilir. Saplanma ağrısı en çok alın ve göz arkasında hissedilir. Şakaklarda da hissedilebilir.
Tek taraflı başlayıp başın iki tarafına da yayılabilir. Başın sadece tek bir bölgesinde başlayıp sürekli o bölgede de kalabilir.
Eğer saplanma ağrıları tek bir bölgeye yerleşmiş ise, başın o bölgesinde yapısal bir değişiklik olup olmadığı dışlanmalıdır.
Migren ile birlikte sık görülür. Kadınlarda daha sıktır.
Saplanıcı baş ağrılarına tanı koyabilmek sanıldığı kadar kolay değildir.
Trigeminal nevralji, küme baş ağrısı, paroksismal hemikrania, kısa süreli tek taraflı nöraljik ağrılarla (SUNCT) karışabilir.
Ayrıca temporal arterit, beyin tümörleri, hipofiz tümörleri, beyin toplardamarlarının pıhtılaşması ve bazı beyin kanamaları, otoimmün hastalıklar gibi bir çok ciddi hastalığın da saplanıcı baş ağrılarına benzer baş ağrıları yapabileceği unutulmamalıdır.

TEDAVİ

Saplanıcı baş ağrılarının altında yatan bir neden yoksa, ağrı atakları tek tük ve seyrek ataklar şeklinde ise tedavi gerektirmeyebilir.
İndometazin ve melatonin tedavisine kısmi ya da tam yanıt verebilir.
Ayrıca Siklo- oksijenaz tip 2 inhibitörleri, gabapentin, amitriptilin, bo- tulinum toksin tedavisinin etkili olduğu da bildirilmiştir.

ÖKSÜRÜK BAŞ AĞRISI

ÖKSÜRÜK ve IKINMA İLE ORTAYA ÇIKAN BAŞ AĞRISI

Kırk yaşın üzerinde, daha çok erkeklerde ortaya çıkan bir baş ağrısı türüdür.
Bir çok hasta, hastalığın başlangıcını anlatırken bir solunum yolu enfeksiyonu ve buna bağlı öksürük sırasında ortaya çıkan baş ağrısından söz eder.
Öksürük dışında ıkınma, gülme, vücut pozisyonunun ani değişiklikleri, eğilme, ağır kaldırma gibi durumlarda da benzer baş ağrısı ortaya çıkabilir.
Baş ağrısı patlayıcı, elektrik çarpması ya da baskı şeklinde ortaya çıkabilir.
Öksürme ya da ıkınmadan dakikalar sonra başlar, hızlıca şiddetlenir ve birkaç dakikada azalarak sonlanır. Nadir de olsa 2 saate kadar uzayabilen baş ağrısı atakları da görülebilir.
Öksürük ve ıkınma ile ortaya çıkan baş ağrıları ile baş vuran bir hastada aksi ispat edilinceye değin, baş ağrısına neden olabilecek ciddi hastalıklar göz önünde bulundurulmalıdır!
Bu nedenle görüntüleme yöntemlerinden yararlanılarak bu duruma neden olabilecek durumlar (beyin tümörleri, kistler, anevrizmalar, kafa içi kanamalar, beyin, omurilik ve kafatasının değişik malformasyonları vd.gibi) mutlaka dışlanmalıdır!

TEDAVİ

Öncelikle öksürüğe neden olan solunum yolu enfeksiyonları ve allerjik nedenler tedavi edilmelidir.
Ayrıca öksürüğü baskılayıcı ilaçlar kullanılabilir.
Öksürme sonrası başın ve gövdenin öne eğilmesi baş ağrısının şiddetini azaltabilir.
İlaç tedavisinde kafa içi basıncı düşüren ilaçların uzun süreli kullanımı ile başarılı sonuçlar elde edilebilir. İlaç tedavisi ile tedavi edilemeyen hastalarda, lomber ponksiyon (belden beyin omurilik sıvısının alınması) etkili bir seçenek olabilir!
Bu tip baş ağrısı ile birlikte, kafa tabanı ya da omurilik malformasyonu olan kişilerde cerrahi tedavi seçenekleri de gündeme gelebilir.

EGZERSİZ BAŞ AĞRISI

EGZERSİZ VE EFOR İLE ORTAYA ÇIKAN BAŞ AĞRILARI

Yalnızca uzun süren, zorlu egzersizle ortaya çıkar.
Genellikle iki başın iki tarafını tutan zonklayıcı nitelikte baş ağrılarıdır.
Dakikalarca sürebileceği gibi iki güne kadar da uzayabilir.
Genellikle sıcak havalarda ve yüksek yerlerde ortaya çıkar.
Beraberinde bulantı hissi ve ışıktan rahatsız olma görülebilir.
Genellikle 30 yaşın altında başlar ve erkeklerde daha sık görülür.
Egzersiz ile başlayan baş ağrısı olan bir hastada beyin tümörleri, beyin kanamaları, anevrizma, diseksiyon ve arteriyovenöz malformasyonlar gibi beyin damarlar anormallikleri mutlaka araştırılmalıdır.
Bu nedenle, özellikle 40 yaşın üzerinde, ilk defa ortaya çıkan, birkaç saatten uzun süren, kusma ve başka nörolojik bulgularla seyreden egzersiz baş ağrılarında mutlaka beynin ve beyin damarlarının görüntülenmesi gerekmektedir!
Ayrıca migreni olan bireylerde de egzersizle migren ataklarının oluşabileceği de unutulmamalıdır.

TEDAVİ

Egzersiz öncesi ısınma ve yeterli sıvı alımı oldukça işe yarayabilir. Sıcak havalarda ve yüksek rakımda egzersiz yapmaktan kaçınmak da baş ağrısı ataklarını önlemekte yararlı olacaktır.
Egzersizden yaklaşık 1 saat önce önleyici ilaçlar kullanılabilir. Daha şiddetli ağrılarda ise migren ataklarında kullanılan triptanlar tercih edilebilir. Sık baş ağrısı atağı ile seyreden olgularda ise koruyucu tedaviler kullanılabilir.

CİNSEL AKTİVİTE İLE İLİŞKİLİ

CİNSEL AKTİVİTE / ORGAZM BAŞ AĞRISI

Yalnızca cinsel uyarılma, cinsel yoğunlukta artış ya da orgazm sırasında aniden oluşan baş ağrısı şeklidir.
Ayrıca mastürbasyon ya da gece meni çıkarılması sırasında da ortaya çıkabilir.
Erkeklerde kadınlara göre 3-4 kat daha fazla görülür.
Ağrı özellikle başın arka tarafında (oksipital) ve genelde iki taraflı olarak ortaya çıkar.
Çok şiddetli, patlayıcı, zonklayıcı niteliktedir.
Genellikle 10-15 dakika sürer. Ortalama 3-4 saat sürmekle birlikte 3 güne kadar uzayan baş ağrılarına da neden olabilir.
Sık tekrarlaması, cinsel olarak uyarılmaktan ve cinsel ilişkiden sakınmaya neden olarak özel yaşamı olumsuz etkileyebilir.
Cinsel aktivite sırasında ‘ilk defa’ ortaya çıkan bu tip baş ağrılarında; beyin kanamaları, beyin damar anormallikleri, kalp spazmları, ilaç ve madde kullanımı mutlaka araştırılmalı ve dışlanmalıdır.
Bu amaçla beyin görüntülemeleri, anjiografi ve lomber ponksiyon (belden beyin omurilik sıvısı alınması) gibi yöntemlerden yararlanılabilir.

TEDAVİ

Öncelikle ağrının olduğu dönemde cinsel aktivitenin durdurulması önerilebilir.
Cinsel aktiviteden yarım ya da bir saat önce verilecek ilaç tedavileri ile baş ağrısı ataklarının önüne geçilebilir.
Bazı hastalarda ise migrene özgü ağrı tedavileri ile uzun süreli koruyucu tedaviler kullanılabilir.

GÖK GÜRÜLTÜSÜ BAŞ AĞRISI

Anevrizma yırtılmasına bağlı şiddetli baş ağrılarına benzeyen bir baş ağrısı türüdür.
Sadece bir dakika içinde en yüksek şiddete ulaşabilir ve bir hafta sürebilir.
Hasta için o kadar şiddetli ve korkutucudur ki hastalar genellikle acil servise başvururlar.
Gök gürültüsü baş ağrısı ortaya çıktığında anevrizma yırtılması, subaraknoid kanama (SAK) gibi beyin damarlarının genişlemesi ve yırtılması sonucu ortaya çıkan beyin kanamaları başta olmak üzere bir çok neden titizlikle araştırılmalıdır!
Bu amaçla öncelikle tomografi olmak üzere, diğer beyin görüntüleme yöntemleri, hatta gerekli durumlarda lomber ponksiyon (belden beyin omurilik sıvısı alınması) gibi yöntemler kullanılabilir.

TEDAVİDE

Altta yatan bir neden saptanmaz ise atakları önleyici ilaç tedavileri kullanılmaktadır.

HİPNİK BAŞ AĞRISI

Yalnızca uykuda ortaya çıkan, uykudan uyandıran bir baş ağrısı türüdür.
Genellikle 50 yaş üzerinde görülür. Kadınlarda daha sıktır.
Başın tek tarafında ya da iki taraflı olabilen, hafif-orta şiddetli, genellikle keskin, saplanıcı, yanıcı ya da künt ağrılardır.
Uykuda ve genellikle gece yarısından sonra (saat 02-04 arası) ve adeta saat alarmı kurulmuş gibi hep aynı saatte ortaya çıkar!
Baş ağrısı atakları uykudan uyandırır ve 15 dakika ile 4 saat arasında devam eder.
Baş ağrısı atakları ender olarak 10 saate kadar uzayabilir.
Ağrı atakları sırasında, hastalar tipik olarak oturmayı ya da ayakta durmayı tercih ederler. Çünkü ağrı sırt üstü yatmakla şiddetlenebilir. Bu davranış hipnik baş ağrısını migren baş ağrısından ayırmakta önemlidir (migren baş ağrısı sırt üstü yatmakla azalmaktadır).
Hipnik baş ağrısı düşünülen bir hastada, hipnik baş ağrısını taklit edebilecek beyin ve beyin sapı tümörleri (menengiom, hipofiz adenomları vd.) mutlaka dışlanmalıdır.
Bu nedenle detaylı bir nörolojik ve fiziksel muayene ile birlikte beyin görüntüleme yöntemlerinden yararlanılabilir.
Ayrıca gece hipertansiyonu, tıkayıcı uyku apnesi ve kan şekeri düşmesine neden olabilen durumların hipnik baş ağrısına benzer bir klinik tablo ile ortaya çıkabileceği ve tanı karmaşası yaratabileceği unutulmamalıdır. Bu amaçla kan şekeri testleri, 24 saat kan basıncı takibi ve uyku testi (polisomnografi) gibi incelemeler de kullanılabilir.

TEDAVİ

Baş ağrısı atakları sırasında kafein ve kafeinli ağrı kesiciler önerilebilir.
Bunun dışındaki bir çok ağrı kesici etkisizdir.
Uyumadan önce bir fincan kahve içmek oldukça etkili olabilir! Tabii uykusuzluğa neden olmazsa… Hastaların büyük kısmında kendiliğinde, tedavisiz düzelme çok nadirdir. Bu nedenle çoğu kez koruyucu ilaç tedavisi gerekir.
İlaç tedavisinin etkili olmadığı durumlarda, oksipital sinir stimülasyonu ve botulinum toksin edavisi etkili olabilir.

SUNCT BAŞ AĞRISI

Çok ender görülen, çok kısa süreli, tek taraflı, batıcı, sık tekrar eden, şiddetli bir baş ağrısı tipidir. Ağrı saniyeler (5-240 sn) sürer.Günde 200 defa bile tekrar edebilir. Aynı taraftaki gözde kızarıklık ve göz yaşarması eşlik edebilir. İndometasine çok iyi yanıt veren bir baş ağrısı türüdür.

HEMİKRANİYA KONTÜNYA

Başın hep aynı tarafında, ya hafif ya da orta şiddette olabilen, ağrısız dönem olmaksızın sürekli olan baş ağrısıdır.

Baş ağrısının en önemli özelliği ‘hiç geçmemesi’ ve ‘hep tek tarafta’ olmasıdır.
Bu ağrılara çok şiddetli baş ağrısı atakları eklenir. Buna alevlenme dönemi denir. Alevlenme dönemleri migren tipi baş ağrılarına benzeyebilir ve hastada huzursuzluk hali yaratabilir.
Baş ağrısı ile birlikte ağrının olduğu tarafta göz yaşarması, gözde kızarma, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, göz kapağında düşme, göz bebeğinde küçülme ve yüz yarısında terleme eşlik edebilir.
Başlangıç yaş ortalaması 40 olarak kabul edilir. Kadınlarda daha sık görülebilir.
İndometasin isimli ilaca çok iyi yanıt verir. İndometasin hem tanı koymada hem de tedavide kullanılabilir. Ayrıca koruyucu ilaç tedavisi seçenekleri dışında, ilaç tedavisine yanıtsız hastalarda sinir blokajları, sinir stimülasyonları ve radyofrekans ablasyon gibi girişimsel yöntemler kullanılabilir.

NUMMULER BAŞ AĞRISI

Saçlı deride, sınırları belli, yuvarlak ya da elips şeklinde bir alanda, değişken süreli ve çoğunlukla kronik olan baş ağrısıdır.
Genellikle hafif ve orta şiddette baş ağrılarıdır.
Etkilenen saçlı deri alanında, uyuşma, karıncalanma, garip duyumsamalar, acı hissi ve hassasiyet ile ortaya çıkar.
Ağrı genellikle başın üst tarafına yakın, para ya da sikke şeklinde sınırlı bir alanda hissedilir.
Nadiren birden çok alanda da görülebilir.
Ağrı bölgesi zaman içerisinde şekil ve boyut bakımından değişiklik göstermez.
Ağrı tipik olarak devamlıdır. Ancak bu devamlı ağrının üzerine, saniyeler içinde başlayan ve iki saate kadar uzayabilen, kademeli olarak artan, günler hatta aylarca sürebilen saplanıcı, zonklayıcı ve elektriklenme şeklinde ağrı alevlenmeleri eklenebilir.
Etkilenmiş alandaki nummuler ağrılar, saç tarama, dokunma, baş hareketleri, ıkınma ve adet görme ile artabilir.
Ender olarak, saçlı deride çok geniş bir alana yayılabileceği gibi, birden çok alanda da ortaya çıkabilir. Ağrının olduğu alanda, ciltte incelme, renk ve ısı değişikliği ile saç kaybı görülebilir.
Nummular baş ağrısı benzeri ağrılara neden olabilecek kafa travması, hipofiz ve sinüs cerrahisi, beyin zarı tümörleri ve kistleri (menengiom, araknoid kist) gibi bir çok nedenin altta yatan neden olabileceği düşünülmesi gerekmektedir.
Ayrıca nummuler baş ağrısı olan kişilerde skleroderma, romatoid artrit gibi otoimmun ve romatolojik hastalıkların birlikte olabileceği de akıldan çıkarılmamalıdır.

TEDAVİ

Altta yatan bir neden yoksa, Nummuler Baş Ağrısı genellikle iyi seyirli bir hastalıktır.
Tanı koyulan hastalara bu bilgiyi vermek çoğu kez yeterli gelir ve tedaviye gerek kalmayabilir.
Hastaların büyük çoğunluğunun ağrısı ağrı kesicilerle geçmektedir.
Ancak ağrı kesicilere yanıt vermeyen, dirençli ve şiddetli ağrılarda koruyucu tedavi gerekebilir.
Koruyucu tedaviye de yanıt alınamayan durumlarda cilt üzerinden elektriksel sinir uyarımı (TENS) tedavisi ve Botulinum Toksin uygulamaları yararlı olabilir.

PAROKSİSMOL HEMİKRANİYA

Ağrı ve ağrıya eşlik eden bulgular, belirtiler küme baş ağrısının özellikleri ile hemen hemen aynıdır. Ancak ağrı ataklarının süresi küme baş ağrısına göre çok kısadır. Baş ağrısı atakları 2 dakika ile 30 dakika arasında sürebilirken, günde 30-40 defa tekrar edebilir. Küme baş ağrısının aksine kadınlarda daha sıktır. Diğer primer baş ağrıları gibi kronikleşebilir. İndometasin tedavisine çok iyi yanıt verir. Ayrıca tedavide başka koruyucu ilaç tedavileri de tercih edilebilir.

Sorularınız için bize ulaşın +90 544 660 40 10

Bize mesaj yolu ile de ulaşabilirsiniz

Size en kısa sürede dönüş yapacağız.